BİZ FARKLIYIZ.
  Nazim ile Piraye
 
 


NAZIM İLE PİRAYE


Nazım Hikmet yaşamı boyunca bir çok kez aşık oldu. Nazım'ın en güzel aşk şiirlerinin yazdığı, en uzun süre evli kaldığı kadın ise Piraye'ydi. Nazım Hikmet ile Piraye'nin aşkı dillere destan oldu. Nazım hapse girince bu aşk daha da güçlendi. Büyük şair, 13 yıl süren mahpusluğun son demlerine yaklaştığı zaman bu kez Münevver andaç'a aşık oldu. Piraye ise Nazım a duyduğu büyük aşka rağmen aradan çekilmek zorunda kaldı.

Nazım ile Piraye genç kadın eşinden henüz boşandığı sırada tanıştılar. Sanat eleştirmeni ile 16 yasında evlenen Piraye'nin 2 çocuğu vardı. Bunlardan biri eleştirmen Mehmet Fuat Bengüydü. Nazım Piraye'yi çok sevdi,evlilik yaşamlarının 13. yılında büyük şair ceza evindeydi.

Nazım 1933 den 1950 ye kadar 17 yıl boyunca kendisine yazdığı mektupları,Piraye bir tahta bavulda sakladı.
 
MEKTUPLARDAN ŞİİRLERDEN ÖRNEKLER

Sevgili!

Bütün bir uykusuz geçen geceden sonra sana bu mektubu sabah sabah yazıyorum. Oğlumla beraber çıkarıp gönderdiğimiz resim uyutmadı beni. Niçin uyutmadı? Neden uyutmadı? Bu niçine nedene cevap vermek için baştanbaşa bir şiir kitabı yazmak lazım. O kitap günün birinde yazılacaktır. Şimdi muhakkak olan bir şey varsa bütün bir gece uyumadığımdır.

Bana aşk mektubu gönder diyorsun şimdiye kadar gönderdiklerimin çoğu neydi zaten. Sen benim gözlerimin içine bakarak bir kere olsun seni seviyorum dememişsindir. Ben her yerde her zaman yıldızlı bir denizin üstünde çam ağaçlı bir balkonda olsun, karanlık yalnız senin gözlerinin ışıltısını gördüğüm ılık bir odada, bir hapishanenin görüşme yerinde olsun,mektupla olsun, mektupsuz olsun,nesirle olsun şiirle olsun, içimden her gelişte sana seni seviyorum demişimdir.

Ben aşk mektubu yazmasını beceremedim sen yazda bana model olsun diyorsun. Buranın ölçüsüyle böyle bir mektup için 3 sene yatılır billahi. Zati sen benden daha iyi şairsin,sen benden çok daha derinsin yavrum. Ben belki daha sanatkarım.

Benden emin olmam beni öyle bahtiyar öyle mağrur kıldı ki... Bir binbir gece şehrinin altın kakmalı kapılarından muzaffer girmiş bir eski kahramanı gibi hissediyorum kendimi...

Nazım
 
KARIMA MEKTUP

 
11/KASIM/1933
Bursa Hapihanesi

Bir tanem!
Son mektubunda;Başım sızlıyor yüreğim sersem! diyorsun. "Seni asarlarsa seni kaybedersem" diyorsun; "yaşayamam"! Yaşarsın karıcığım, kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda;yaşarsın,kalbimin kızıl saçlı bacısı en fazla bir yıl sürer yirminci asırlılarda ölümün acısı.
Ölüm bir ipte sallanan bir ölü. Bu ölüme bir türlü raı olmuyor gönlüm. Fakat emin ol ki sevgili; Zavallı bir çingenenin kıllı,siyah bir örümceğe benzeyen eli geçirecekse eğer ipi boğazıma, mavi gözlerimde korkuyu görmek için boşuna bakacaklar Nazım'a.

Ben alacakaranlığında son sabahımın dostlarımı ve seni göreceğim ve yalnız yarı kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim. Karım benim! iyi yürekli altın renkli gözleri baldan tatlı arım benim: ne diye yazdım sana idamımın istendiğini daha dava ilk adımda ve şalgam gibi koparamıyorlar kellesini adamın.

Haydi bunları boşver bunlar uzak bir ihtimal! Paran varsa bana fanila bir don al, tuttu bacağımın siyatik ağrısı., ve unutma ki daima iyi şeyler düşünmeli mahpusun karısı.
Nazım


PİRAYE İÇİN
Ne güzel şey hatırlamak seni;
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...

Ne güzel şey hatırlamak seni;
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının..
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
Parmaklarının ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti;
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak, koyu bir karanlık...

Ne güzel şey hatırlamak seni;
yazmak sana dair
hapiste sırt üstü yatıp seni düşünmek:
filanca gün falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya....

Ne güzel şey hatırlamak seni;
Sana tahtadan birşeyler oymalıyım yine:
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipek dokumalıyım.
Ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin süt beyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...

Ne güzel şey hatırlamak seni;
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
NAZIM HİKMET

PİRAYE İÇİN YAZILMIŞ 21-22 ŞİİRLERİ
22 EYLÜL 1945

Kitap okurum:
içinde sen varsın,
şarkı dinlerim:
içinde sen.
Oturdum ekmeğimi yerim:
karşımda sen oturursun,
çalışırım:
karşımda sen.
Sen ki, her yerde "hazırı nazır"ımsın,
konuşamayız seninle,
duyamayız sesini birbirimizin:
sen benim sekiz yıldır dul karımsın...

23 EYLÜL 1945
O şimdi ne yapıyor, şu anda, şimdi,şimdi?
Evde mi,sokakta mı,
çalışıyor mu,uzanmış mı, ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir,
-hey gülüm,
beyaz, kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi...

O şimdi ne yapıyor,
şu anda,şimdi, şimdi?
Belki dizinde bir kedi yavrusu var, okşuyor.
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzredir,
-her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren
sevgili,canımın içi ayaklar.
Ve ne düşünüyor
beni mi?
Yoksa, ne bileyim
fasulyenin neden bir türlü pişmediğini mi?
Yahut, insanların çoğunun neden böyle
bedbaht olduğunu mu?

O şimdi ne düşünüyor, şu anda, şimdi,şimdi?...

NAZIM HİKMETİN DİĞER ŞİİRLERİNİ VE MEKTUPLARINI OKUMAK İÇİN :
http://www.ozelsite.net/enbuyukasklar/image7.asp
 
 
  Bugün: 37 ziyaretçi  
 
Copyright © MMCNET Telif Hakları MMCNET'ye Aittir "MEHMET KARPUZ" SİTE YÖNETİCİSİ ∞∞∞∞∞∞ Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol